Curt Kosswig ve Mustafa Kemal Atatürk
1945-50’li yıllar, 2. Dünya Savaşı’nın insanlar üzerindeki izleri henüz tazedir. Kosswig’e Anadolu gezilerindeki kahve sohbetlerinde köylüler tarafından şöyle sorular yöneltilir. "2. Dünya Savaşı’nda neden ülkende değildin, neden ülkenin yanında savaşmadın? Hitler büyük adam, değil mi?" Kosswig kendisini zor duruma düşüren bu sorulara, "Ben Naziler’e karşıyım" diye yanıt vermek istemez, zaten içine düştüğü durumdan yeterince utanç duyduğu memleketini, insanlar karşısında kötülemekten hoşlanmaz. Şöyle yanıtlamayı yeğler: "Savaş sırasında, Türkiye’deydim. Hükümet göndermedi beni. Atatürk çok daha büyük bir adam".Gerçekten Kosswig, Atatürk’e büyük hayranlık ve sempati duymaktadır. Kimi fiziksel özellikleri nedeniyle, kendisini Atatürk’e benzettiklerinde gururlanır, "Atatürk filminde Atatürk’ü oyna deseler, memnuniyetle oynarım" der, yarı şaka-yarı ciddi. Hamburg Üniversitesi’nde çalışırken, Anadolu gezilerine getirdiği öğrencileriyle, önce bir Anıtkabir’e uğrar.
Bütün dünya Atatürk’ü bayrak yapmışken…
1950’de Demokrat Parti seçimleri kazanınca, Atatürk’ü kötüleme kampanyası da başlamıştır. Baltalimanı’nda, el ayak çekildikten sonra bir-iki kadeh içme alışkanlığında olan Kosswig, bir akşam kendisine eşlik eden Cafer Türkmen’e cebinden çıkardığı fotoğrafı gösterir:"Kim bu?"
"Atatürk".
"Nereden çıktı biliyor musun bu fotoğraf? Tunus’un bağımsızlığı için savaşan milliyetçilerin cebinden. Sizin bir Atatürk’ünüz var, bütün dünya için bayrak. Ama bazılarınız tutuyor, onu yerden yere vuruyor. Anlamıyorum, ne büyük aptallık! Atatürk’ü kötülemekle ne kazanacaksınız…"İlk görüşte oluşan derin sempati
Kosswig’in Atatürk’e duyduğu derin sempati, onu ilk gördüğü anda, ister istemez yaptığı bir kıyaslamayla oluşmuştur. Vedat Nedim Tör, Atatürk’ün 100. yılı anısına, 1981’de yapılacak bir dizi yayın için, Türkiye’de görev yapmış ve o yılda hayatta olan yabancı bilim insanlarından bir yazı ister. Kosswig aşağıdaki yazıyı Vedat Nedim Tör’e iletir. Vedat Nedim Tör, gelen birkaç yanıtı broşür olarak Yapı Kredi Yayınları’ndan yayımlanmıştır:
"Türkiye’nin yaratıcısı"
"1935 yılında, Türkiye’ye iltica etmiş olan dostlarımı, Hitler’in o ünlü polis örgütünün haberi olmadan gizlice ziyaret etmeye geldiğim sıralardı. Dostlarımın 14 yaşındaki kızıyla, Bebek’te, o zamanlar henüz temiz olan Boğaz’daydım. Güneş ışınlarının aydınlattığı suda oynaşan balıkları seyrediyorduk. Cevdet Paşa Caddesi’nin durumu hiç de iyi değildi. Henüz asfaltlanmamıştı ve çukurlarla doluydu. Bunların üzerinden, zaman zaman, nadiren ve güçlükle arabalar Hisar’a doğru gitmeye çalışıyorlardı. Birdenbire, neredeyse yürüyen, üstü açık bir arabanın bize yaklaştığını gördük. Çünkü dostum bir çığlık atarak, parmağıyla arabanın içinde oturanlardan birini gösterdi: İşte bak, Atatürk! Atatürk bunu duymuş ve dostumun el hareketini görmüş olmalıydı. Arabası yavaş yavaş ilerlerken, bize el salladı. Şu kıyaslamayı yapmak zorunda olduğumu hissettim: Demek ki yeni Türkiye’nin yaratıcısı, hiç korunma gereksinimi duymadan davranabilen ve salt insancıl bir duyguyla, küçük bir kıza el sallayabilen bir adamdı. Almanya’yı mahveden adam ise, asla, böyle herhangi biri olarak görünmedi; her zaman ordunun, polisin ve SS’in kalın koruma duvarı arkasında kaldı".
DİPNOTLAR / KAYNAKLAR
Cafer Türkmen ile söyleşi, 14 Ekim 2005. Cafer Bey’in Kosswigler’in evine komşu olan Bebek’deki evinde, önemli bir bölümüne Prof. Dr. Orhan Küçüker’in de katıldığı yaklaşık 4 saatlik bir görüşme gerçekleştirdik.
Bu yazının hazırlanmasında, büyük yardım ve desteğini gördüğüm Prof. Dr. Orhan Küçüker’e teşekkürü borç biliyorum. Sayın Küçüker, Kosswig ile ilgili her türlü kaynağa ve kişilere ulaşmamı sağladı. Cafer Türkmen ve Prof. Dr. Aykut Kazancıgil ile yaptığım söyleşilere, bizzat eşlik etti. Sayın Türkmen’e ve Sayın Kazancıgil’e de görüşmelerimizde verdikleri değerli bilgiler için minnettarım.Prof. Dr. Orhan Küçüker, yöneticisi olduğu, İÜ Fen Fakültesi Doğal Zenginlikleri Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (DOZEM) bir çalışması olarak, "Türk Doğa Bilimcileri Biyografiler Serisi" hazırlıyor. Bu seri çerçevesinde, Prof. Dr. Dinçer Gülen ve Prof. Dr. Orhan Küçüker, DOZEM’in bülteni, Acta Naturae’nin 4. sayısında, geniş bir makaleyle Curt Kosswig’in Türkiye’de yaptığı bütün bilimsel çalışmaları ve yayınları takdire değer bir emekle derlemiş bulunuyorlar. Çok faydalandım. Kaynaklar deyince, Curt Kosswig’in yaşamını konu edinen "Boğaza Sürgün" filmini atlayamam. Çok değerli bir çalışma gerçekleştirilmiş. Sayın Cafer Türkmen’e Kosswigler’in gezilerinde çektiği resimleri kullanmamıza, ayrıca bilim tarihinin duayenlerinden Sayın Aykut Kazancıgil’e de, Serpil Bozkurt ile ortak olarak çevirdiği Horst Widmann’ın Atatürk ve Üniversite Reformu kitabına tamamlayıcı olarak yaptığı eklerden, Curt Kosswig’in belge değerindeki iki yazısını yayımlamamıza izin verdiği için de teşekkür ediyorum.
Nalân Mahsereci